Demirci isminin menşei ile ilgili olarak değişik kaynak ve varsayımlar bulunmaktadır. Şöyle ki:
a) Amasyalı Sirabon, Demirci Dağı’na Temiros Dağı ve Demirci Çayına da Temiros Çayı demektedir. Buna istinaden şehrin ilk ismininde Temiros olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Nitekim Demirci ile ilgili olarak Boyacıoğlu Alakese (1972) tarafından yapılan bir araştırma da şehrin içinde çarşı merkezinde bulunan ve Lord isimli Rum bir manifaturacının dükkânında demir kepenkler üzerinde “Temurçi Temurroslu Mağazası” yazdığı ifade edilmektedir.
b) Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin Anadolu’ya yayılmaları esnasında yöreye gelen Türk Akıncılar suları pek bol, havası çok güzel manasına gelen Türkmen lisanı ile “Temurçi” demişler ve 1928 Harf İnkılâbı’na kadar bu isim kullanılmıştır.
c) Evliya Çelebi’ye göre şehrin ismi Saruhan Kumandalarından Demiroğlu Kara Mustafa Paşa’ya izafeten şehrin Bizanslılardan kurtarılmasından dolayı verilmiştir.
d) Saruhan Devleti’nin kurucusu Saruhan Bey’in oğlu Timur – Tanaz – Han’ın yörede Beylik yapmasından dolayı şehre Timur Şehri manasına gelen Timurçi ismi verildiğide rivayet edilmektedir. Bugün Kayabaşı mevkiinde “Timurhan – Demirhan” Çeşmesi de bu zat tarafından yaptırılmıştır.
e) Evliya Çelebi Seyahatnamesi Cilt 9. Sayfa 47-51’de Demirci ismi Ahengeran olarak geçmektedir. Ahengeran, demircilik sanatını ifade eder. Son yıllara kadar bugünkü Pazaryerinin kurulduğu eski belediyenin arkasındaki arazilerde Demirciler Çarşısı olarak bilinen müstakil bir çarşı bulunmaktaydı. Dolayısıyla Demirci isminin kökeninde demircilik mesleğinin yattığı rahatlıkla söylenebilir.
Demirci İlçesi, tarihinin her çağında insan topluluklarına, çeşitli medeniyetlere ve çeşitli milletlere yurtluk yapmış ve o medeniyetlerin izlerini günümüze kadar taşımıştır. Birer katakomp görünümündeki, kaya yerleşmeleri ve Sidas şehri kalıntıları bunlardan sadece iki örnektir.
Demirci ve çevresinin, tarih öncesi Yontma Taş, Cilalı Taş Devirleri’nde yerleşme yeri olduğu sanılmaktadır. Yine sırasıyla, Bakır ve Tunç Devirleri’ni de yaşadığı, Çataloluk, Danişmentler ve Karğınışıklar köyleri civarında bulunan mağaralardaki insan yaşantı belirtilerinden anlaşılabilmektedir. Zira bu mağaralarda çeşitli bölmeler, oturma bölümleri, yontularak verilen şekiller tarihi anlamda dikkat çekicidir. Yine ilçemizin güneyinde İcikler kasabası yöresinde bulunan Sidas harabeleri ve Saraycık köyü yakınlarındaki Uyuz Hamamı kalıntıları, ilçemizde Frink, Lidya ve Pers İmparatorlukları’na ait medeniyetlerin varlığına işaret etmektedir. M.Ö. 333 yılından itibaren ise, Makedonya Kralı Büyük İskender bölgeyi hâkimiyeti altına almaya başlar. M.Ö. 190 senesinde Roma ve daha sonra Doğu Roma (Bizans) hâkimiyeti bölgede gittikçe yaygınlaşır. Bizans dönemine ait birkaç eser hala ayaktadır. Bunlara, Aye Ane (Ayenne) Çeşmesi, şehir içinde Çomaklı Bayırı’nda Roma Hamamı kalıntıları örnek olarak gösterebiliriz.
Uzun zaman Bizans idaresinde kalan Anadolu ve Demirci havalisi, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra hızlı bir şekilde Türkleşme sürecine girdi. Nitekim 1074 yılında, Uşak – Demirci – Simav ve Kütahya çevresi Türklerin eline geçmiştir. Akın akın Anadolu’nun batısına doğru ilerleyen Türkmenlerin arkasında Demirci’ye Moğol İmparatoru Baycu Noyan’ın torunu Sulamış da gelir. Sulamış, o yıllarda Bizans Kilisesi olan ve bugün Söylemiş Camii olarak bilinen yapıyı, camiye dönüştürür. Demirci’de ilk caminin 1298 yılında açıldığı ve isminin aslında Sulamış olduğu bilinmektedir.
Anadolu’da Moğol istilasının sona ermesi ile Demirci ve civarı bir ara tekrar Bizanslıların eline geçtiyse de, 1302’de tekrar başlayan Türk Uç Beyleri’nin hareketi ile Horosan Erleri namı ile ünlü zatların cansiperane mücadelesi sonucu Demirci yeniden Türk hâkimiyetine geçmiştir. Şehrin idaresi bir müddet Horosan Erleri’nin idaresinde kalmış 1313’de Manisa’nın Harzem Emirleri’nden Saruhan Bey’in totunu olan Saruhan Bey’in fethi sonucu Manisa ile beraber Demirci ve civarı da Saruhanlı Beyliği’nin hâkimiyetine girmiştir.
1390 yılında, Saruhanlı Beyliği’nin Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmasıyla Demirci’de Osmanlı hâkimiyetine girmiş, 1402’de Ankara Savaşı ile meydana gelen Fetret Devri’nde tekrar Saruhanlı Beyliği sınırları içerinde kalmıştır. 1410 yılında, Saruhan Beyi Hızır şah’ın öldürülmesiyle Demirci ve havalisi yeniden Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten sonra Demirci ve havalisi, merkezi Osmanlı idaresi tarafından görevlendirilen kadılarla yönetilmiştir. 1876 yılında, Saruhan Sancağı’nın 9 kazasından biri durumundan olan Demirci’nin bu durumu 10 yıl sürdü. 1877’de ise idari değişiklik yapılarak Demirci, ikinci kademe merkez haline getirildi. 1892’de ise idari değişiklik yapılarak Demirci, ikinci kademe merkez haline getirildi. 1892’de ise Saruhan Sancağı’nın kaza sayısı 11’e çıkarken Demirci’de bunların arasında yeniden yerini aldı.
21 Temmuz 1920’de Yunan orduları tarafından işgal edilen Demirci, 10 gün sonra “Kurtuluş Sevinci”ni yaşadı. 31 Temmuz 1920’de Kuvay-ı Seyyare ile Çerkez Ethem kuvvetleri ilçeyi düşman çizmelerinden kurtardı. Gerek ilçe halkının kararlılığı, gerekse milli güçlerin özellikle kararlı toplanışlarının görülmesi yüzünden 1 yıl süre ile ilçe özgür yaşadı. Ne var ki, 7 Temmuz 1921’de yeni takviye kuvvetleri ile beslenen düşman ikinci kez Demirci’yi işgal etti.30 Ağustos 1922’deki kesin kurtuluşa kadar Demirci 4 defa işgal edilmiştir. Demirci’nin bu işgalleri ova kasabalarında ve yerleşim merkezlerinde olduğu gibi kesintisiz devam etmiştir. Demirci tümüyle devamlı olarak Yunan işgali altında tutulamamıştır.
23 Kasım 1920’de Ankara, Demirci Kaymakamlığı’na İbrahim Ethem (Akıncı) Bey’i atamıştır. İbrahim Ethem Bey’in komutasındaki Akıncılar düşmanı sürekli rahatsız etmişler, düzenledikleri akınlarla düşmana sürekli kayıp verdirmişlerdir. 30 Ağustos 1922 tarihinde ise, Demirci “Kurtuluş Bayramı” yaşıyordu. Büyük taarruz ile birlikte düşmanı önüne katan Milli Kuvvetler ilçeyi kurtarıyor ve Demirci, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ilçesi haline geliyordu.